Kızmak çözüm üretmiyor
Şoför yolcusuna, amir memuruna, öğretmen öğrencisine, doktor hastasına, eşler ve çocuklar birbirine, ustabaşı işçisine, halk yöneticilerine, kısacası herkes birbirine kızıyor.
Fiziksel olarak sıcaklık ve hararetin artması anlamına da gelen kızgınlık, birtakım çatışmaları ve zaman zaman da kavga ve küskünlükleri beraberinde getiriyor.
Hiçbir çözüm üretmediği gibi yeni sorunlar da ortaya çıkarıyor.
Doğal, duygusal bir tepkime olan kızgınlık hali karşı tarafa zarar verme yerine “kazankazan” prensibiyle verimli bir hale dönüştürülebilir. Hatta hiç beklemediğimiz güzel sürpriz sonuçlar da elde edebiliriz.
Yeter ki bu duygu durumumuzu etkin bir şekilde yönetelim.
Kızgınlık hali birtakım şeylerin yolunda gitmediği, beklentilerimizin karşılanmadığı ve hayal kırıklığı olduğuna dair güçlü bir işarettir.
Bize düşen ise bu soruna uygun araçlar kullanarak belli bir süre içinde çözüm üretmektir.
Bilimsel araştırmaların da temeli olan bu yaklaşımı günlük problemlerimize da rahatlıkla uyarlayabiliriz.
Böylece boş yere zaman ve kaynak israfından kurtularak sorunu çözmeye odaklanabiliriz.
Üzülerek ifade etmeliyim ki kızgınlıklarımızı hiç de alakası olmayan üçüncü kişilere anlatarak meseleyi daha karmaşık hale getiriyoruz. “Dedikodu” da denilen kötü alışkanlıkların kaynağı işte tam burası.
Sorun çözülmediği gibi başka problemler de ortaya çıkıyor.
“Şok oldum, şaka gibi, aklım almıyor” gibi ifadelerle başlayıp kızgınlıklarımızı yelpazelemeye çalışıyoruz.
Ancak sorun dipdiri orta yerde duruyor ve çözüm bekliyor.
İlk kızgınlık halinden sonra sorunun kaynağını analiz etmeli ve onunla yüzleşmeliyiz.
Eğer çok gerekliyse ve çözüm bulmada zorlanıyorsak ilgisine, bilgisine ve dürüstlüğüne güvendiğimiz bir ya da birkaç kişiye akıl danışabiliriz.
Aklımızda çok iyi tutalım ki amacımız çözüm bulmak, zarar vermek değil.
Kızgınlığımızı motivasyona dönüştürerek hızlıca sorunun kaynağına inebilir ve bizi rahatsız eden durumu ortadan kaldırmaya çalışabiliriz.
Her zaman çözüme ulaşamasak bile çözüm yolunda attığımız her adım önce bizi rahatlatacaktır.
“Elimden geleni yaptım-yapıyorum” düşüncesi bize olumlu olarak geri dönecektir.
Çözüm bulunmasa bile bu düşüncenin bize yararı çok olacaktır.
Temel yaşam becerilerinden biri olan öfke kontrolü ve yönetimi çocuklarımıza mutlaka kazandırmamız gereken niteliklerdir.
Aksi halde süper zeki bir insanın bile öfke girdabına kapıldığında yapacağı çok fazla bir şey yoktur.
Çünkü öfke bize en akıl almaz, en aptalca şeyleri bile kolaylıkla yaptırabilir.
Çünkü kızgınlık hali aklı ve mantığı devre dışı bırakır.
Kızmanın çözüm olmadığını anlayacağımız, öfke kontrolünü yaparak bu duygusal enerjiden maksimum derecede yararlanacağımız o güzel ve mutlu günlere beraberce el ele..