Köşe YazısıManşet

VATANA VE MİLLETE İHANET EDENLER…BUNA MÜSTAHAKTIR!

TÜRK SİYASİ TARİHİNDE PEK ÇOK KİBİRLİ VESAYET ODAĞININ TARİHİN SİYASİ ÇÖPLÜĞÜNE ATILDIĞINI 50 YILDIR ÇOK ŞAHİT OLDUK.
KILIÇDAROĞLU’NUN CHP’SİNİ DE AYNI AKİBET BEKLİYOR!
AKİBET SADECE BİR DÜŞÜŞ DEĞİL, ANİ VE ACIKLI BİR ÇAKILMADIR!
VATANA VE MİLLETE İHANET EDENLER…BUNA MÜSTAHAKTIR!
Sabahtan akşama “ben” diyerek etrafındaki varlığı titreten beşer…
kendini kainatta güneş yerine koyarda fark etmez dünyanın onun çevresinde dönmediğini feleğin tokadını yemeden.
Cenabıı Allah ayet-i kerimelerinde mealen buyuruyor ki;
“Allah kendini beğenen ve her zaman böbürlenen kimseleri sevmez”.
Diğer bir ayet-i kerimede:
“İnsanların kendini büyük görerek yüzünü çevirme. Yolda şımarık çalımla yürüme. Zira Allah kibir taslayan kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.”
Hz. Ali’nin (r.a) dediği gibi;
“Bin kapıdan, yüzbin kaleden içeri girebilirsinizde küçücük bir kalpten, gönülden içeri giremezsiniz.
KİBİR…Kendini beğenme ve bir nevi hastalık belirtisidir. Bu ya aşağılık duygusu denilen bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü veya cehaletin, aldanmanın bir sonucudur.
Kibir ve gurur..Kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin tezahürüdür.
Çok şükür kısacık ömrümüzde Türk siyasi tarihinde pek çok kibirli vesayet odağının tarihin çöplüğüne atıldığına şahit olduk.
Bu vesayetin nelere mal olduğunu yaşayarak bizzat gördük…
Türk siyaseti demokrasi sayesinde bunların bir bir üstesinden geldi.
Hür bir ortamda yapılan her seçimden demokrasi sayesinde daha da güçlenerek çıktık.
Kimdi bu kibirli vasiyet odakları?
Cumhuriyetimizin önünde birer engel teşkil eden bu vesayet odakları bazen tek parti oldu,bazen basın oldu, bazen üniversite, bazen sermaye bazen de terör oldu.
1946 yılından itibaren…
Her türlü demokratik muhalefeti bir bir susturan bu vesayet odağı halk adına halkı dönüştürmek adına her türlü siyasi ve sivil oluşumu her yolu deneyerek susturdular…Muhalif addettikleri her siyasi faaliyeti yasakladılar.
Sandıktan da vaz geçemedikleri için
yeri geldi açık oy gizli tasnife bile baş vurdular.
Ancak ilk hür ve serbest seçimde yerle yeksan oldular. Böylece siyasetteki tek parti vesayeti son bulmuş oldu.
Oldu amma basın,bürokrasi ve üniversite aracılığıyla vesayete devam ettiler…
Halkın oyuyla gelen bir iktidarı devirdiler, başbakanı dar ağacına göndermekten çekinmediler.
Siyasî iktidarlar değişti ama darbe geleneği devam etti.
Çünkü onlara göre 1950 sonrası devrimden taviz demekti, karşı devrimdi. Devrim dedikleri batı tipi bir aydınlanma ve kültür değişimi idi…Adına da “çağdaşlaşma” dediler.
Bunların ötesinde her darbe girşiminden sonra oluşan siyasi boşluktan faydalanarak çoğalan FETÖ hareketi her alanda devlete sirayet ediyor, kendine bağlı basın, sermaye, üniversite, bürokrat ve hukukçu ve güvenlik gücünü yavaş yavaş oluşturuyordu.
Içten içe nüfuz eden bu yapılanma her iktidarla iyi geçinme taktiği ile devlette yeni bir güç oluşturuyordu.
Diğer taraftan “Apocular” adı altında başlayan PKK bölücü örgütü terör ve baskı yoluyla seksen sonrası sadece güney-doğuda değil tüm Türkiye’de adından söz ettiriyor ve bugün HDP
dün başka adlarla meşru siyasette yer alabiliyordu.
17/25 çıkışıyla meşru hükümetle mücadeleye giren FETÖ 15 Temmuz hain darbe girişiminde halktan gerekli cevabı almış, minimize hale gelerek siyasetteki gücünü kaybetmiştir.
Ancak yurt dışında Türkiye aleyhine her türlü faaliyeti bugün de yürütüyor.
PKK artık dağdaki gücünü kaybederken meşru siyasette hala varlığını koruyor ve millet ittifakının kilit partisi olma vasfını devam ettiriyor.
Geçen aylarda…TTB gibi bir meslek örgütünün başı Türk Ordusunu dünya kamuoyuna şikayet ediyordu ve kimyasal silah kullandı iftirasına sarılıyor ve ülkenin iki muhalefet partisi CHP ve İP’ten sadre şifa bir açıklama gelmiyordu!
CHP vesayet odağı var ki milli bayramlarımızı ve devletimizin kurucusu Atatürk’ün ismini kendilerine kalkan yaparak vesayeti devam ettirmeye çalışıyorlar.
-İstiyorlar ki onların anladığı gibi cumhuriyeti idrak edelim.
-İstiyorlar ki İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluş yıldönümünde Yunan’ın, İngilizin adını anmayalım, Milli Mücadeleyi Osmanlıya karşı verilmiş zannedelim.
-İstiyorlar ki onların istediği gibi ibadetlerimizi yapalım,ezanı öyle okuyalım.
-İstiyorlar ki tarihi onların okuduğu gibi anlayalım.
-İstiyorlar ki onların anladığı gibi edebiyatı,sanatı icra edelim.
Öyle ya bu CHP’liler hepsi okumuş, aydınlanmış çocuklar(!)…Biz yedi kat karanlığın dibinde katranlara bulanmışız(!)
Öyle ya onlar sayesinde kulluktan kurtulup vatandaş olmuşuz. Onlar olmasa olmayacakmışız…
Daha neler neler…
Peki nedir bu zihniyetin kodları ki Aziz Nesin çıkar bu millete “aptal” der, birisi çıkar “makarnacı”der, birisi çıkar “kara cahil”der, birisi çıkar “ayağı çarıklı” der, birisi çıkar “kul olmaktan kurtuldunuz” der…Der oğlu der.
Bu zihniyete göre bu millet adam olmaz,ancak güdülmeye layıktır.
Bu zihniyet üç beş yılda oluşmadı. Kökleri ta Tanzimat’a kadar gider. Tanzimatla beraber ortaya çıkan bu alafranga taifesi kurtuluşumuzu Batılılaşmakta görürler. Onlar için Batı herşeydir.
İlk okul çocuğu mesabesinde tarih bilgisiyle ayar vermeye çalışırlar. Ne tarihten ne de belgelerden haberleri var.
Belgeleri ortaya koyunca sesleri kesiliyor…Peki kimdir bunlar?
Bir zamanlar devrim hayalleriyle dağa çıkan Marksist ve Sosyalistlerdir ki artık savunamadıkları bir ideolojiyi Atatürkçü devrimcilikle soslayıp piyasa sürerler.
6 Mayıs yaklaşmakta…terörist Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağıt yakarlar. Bir zamanlar kanlı bıçaklı oldukları liboşlar da bunların yanında saf tutarlar..Şimdilerde hepsi aynı telden çalıyorlar.
Ha az kalsın unutuyordum, kendileri gibi cenaze namazını kenardan seyredip, bizim mahalleden aşağı mahalleye gidenlerde;
Osmanlı’ya milli değerlere aynı gözle baktıklarından onlarla yolları kesişti. Aynı ağızla konuşuyorlar.
Biz Ülkücülerin 50 yıldır sırtında ve göğsünde kalleşçe, kahpece bıçak ve hançer darbeleri eksik olmaz.
Devletin zaafa uğraması pahasına siyasi gelecek planları yapanların devleti ayakta tutmak adına siyasi bedel ödemeyi göze almış MHP’nin siyasetini anlamaları da mümkün değildir.
Bunlara “CUMHUR İTTİFAKI ve MHP DÜŞMANLIĞI” tanımlaması yapmak artık yetersizdir, küçük gelir.! Bunlar milli devlet düşmanıdırlar.!
Yakın tarihi hem yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak…Yılların tecrübesiyle biliriz ki;
HAİNLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!
İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.
Yine sorarız ki…Peki kim bunlar;
O ensesi kalınlar ki; erkeğiyle kadınıyla, memleket yanarken bir deste otu yanmayan tiplerdir…
Onlar hep işinde gücündedir maşallah; işleri her daim tıkırındadır. Fakir halk çocukları cephelerde kırılırken, ölmeyip sağ kalanlar da kolunu bacağını, gözünü yüzünü cephelerde bırakırken ensesi kalınların kolları her yere uzanır, her kapıdan içeri girerler ve gözleri yalnız parayı görür, şeytan göresi yüzleri ise bin bir surattır.
Keyifler de tıkırdır her zaman; yerler, içerler, eğlenirler. Cümbüşlü sofralarda doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yerler, içerler, eğlenirler.
Sadece doymak bilmez bir iştiha ile yemekle kalmazlar. Muhakkak “bu memleket nasıl kurtulur” nutukları da eşlik eder kuş sütünün eksik olmadığı sofralarına.
Hükümetler kurar, hükümetler düşürürler; atar tutar, asar keserler..
Darbe gecesi saklanırlar…Ortalık durulunca kahramanca ortaya çıkarlar ve ellerindeki bayrakla kalabalığa karışırlar..
Söze ‘azizim’ diye başlayıp tarihten, bilimden, edebiyattan, sanattan, dinden, kültürden yüksek yüksek fikirler serdederler..
Kendi halkına tepeden bakan, hor gören, o halka ait her ne varsa ondan tiksinen bu yüreksizler o fakir halkın çocuklarının sayelerinde bir bayrak altında hür yaşadıklarını, zengin olduklarını da gâvur gibi bilirler aslında.
Bildikleri içindir ki yeri geldiğinde “VATAN-MİLLET-SAKARYA” nutukları atmaktan bir an geri durmazlar.
Sanırsınız ki ha deyince kendini vatan için ateşe atmaya hazırlar…hınzırlar…Sizi gidi domuzsever Cananın yoldaşları sizi..
Bu zihniyet Tanzimattan, Meşutiyet’e oradan da Cumhuriyet’e tevarüs eder.Aziz Nesin’de ete kemiğe bürünür.
Öze değil kabuğa bakmışlar. Elbette akıl tutulmasına ve teslimiyetçilik girdabına düşmüşlerdir.
Türk Devlet Geleneğinden uzak,
tarihin hangi devrinde olursa olsun, köküne yabancılaşan, devlet terbiyesi nedir bilmeyen, kimliğiyle ters düşen siyaset veya aydın zevatın taş üstüne taş koyması, ufkun ötesini görebilmesi, sadece ham bir hayaldir.
Yabancı başkentlere şirinlik yapmayı, çıkar odaklarına taklalar atmayı, yeri geldiğinde ülkesini kötülemeyi mubah gören devlet kurumlarını cesaret aldığı örgütlerin kışkırtması ile basan bu tip devşirmelerdir.
Bu vesayetler de kırılmadıkça gerçek bir cumhuriyetten demokrasiden bahsetmek nafiledir.
Rahmetli Türkeş, Demirel, Erbakan “Büyük Türkiye” hedefi peşinde koşarken bunların az çelmesini yemedi, az alaya alınmadı.
Ancak…Ülkü Ocaklarına giden,yatılı öğretmen okullarında, imam-hatiplerde okuyan nesiller bu tuzağa düşmeyip milletin maküs talihini değiştirdiler, değiştirmeye devam ediyorlar:
-Millet için enerji üretiyorlar,
-Yol yapıp uzakları yakın ediyorlar. -Hastalarını tedavi için hastane inşa ediyorlar.
-Milli savunma sanayiini destekliyorlar.
-Tarımda,sanayiide,hayvancılıkta,
turizmde,inşaatta özel sektörün önünü açıp yeni istihdam alanları açıyorlar…
Peki bu vesayet odakları ne yapıyor?
Onu da Türk milleti biliyor, sormaya ne hacet….
KİBİRLİ ZİHNİYET…kıta sahanlığında bulunan ABD ve AB köleleri “EZİK” oldukları için kendileri yapmaz, başkasının yapmaması için elinden gelen herşeyi yaparlar.
Buna rağmen yapılmışsada dönüp bakmazlar, daima aşağılarlar. İşte CHP zihniyeti.
SÖZÜN ÖZÜ;
“VE LA GALİBE İLLALLAH”….
“Galip olan sadece Allahtır.”
Herkesin bir planı varsa Allah’ın da vardır.! Kul hesabının üstünde kutlu bir hesap vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!